Yaratıcı Dramanın temelleri, 19. Yüzyılın sonlarında klasik eğitim modelinin yerine daha çok deneyimlemenin kullanılması gerektiğini düşünen eğitimcilerin konuyu tartışmaya başlamasıyla atılmış oldu. Bu tartışmaların ardından özellikle İngiltere’de yaratıcı drama üzerine çeşitli çalışmalar yapılmaya başlandı. 1900lü yılların ikinci yarısından itibaren Dorothy Heathcote ve Gavin Bolton gibi eğitimcilerin özverili çabalarıyla gelişti serpildi ve en etkili eğitim ve öğrenme yöntemi olarak tüm dünyada kabul gördü.
Peki nedir bu yaratıcı drama? Çağdaş Drama Derneği Başkanı Ömer Adıgüzel’in Eğitimde Yaratıcı Drama kitabında yaptığı tanıma göre “Yaratıcı Drama; bir grubu oluşturan üyelerin yaşam deneyimlerinden yola çıkarak, bir amacın, düşüncenin, doğaçlama, rol oynama vd. tekniklerden yararlanarak canlandırılmasıdır. Bu canlandırma süreçleri deneyimli bir lider/eğitmen eşliğinde yürütülürken kendiliğindenliğe, şimdi ve burada ilkesine, -mış gibi yapmaya dayalıdır ve yaratıcı drama oyunun genel özelliklerinden doğrudan yararlanır.”
Yaratıcı Dramanın bu kadar etkin bir öğretim modeli olmasının nedenini tanımından çıkarabiliriz. Yaratıcı drama, ezbere dayalı ve biriktirme temelli bir eğitim sistemi değildir. Grupla birlikte çalışılır ve grup içindekilerin yaşam deneyimlerini ağırlıklı olarak kullanır , verilmek istenen bilginin düşüncenin grubun algısına, bilgisine ve deneyimine göre alabilecekleri şekilde verilmesi sağlanır. Bu grup 4 yaşındaki bir çocuk grubu olabileceği gibi, üniversite öğrencileri, ya da bir meslek grubu da olabilir.Her gruba ve grubun amacına özgü çalışmalar düzenlenir.
Rol oynama ve doğaçlama her drama etkinliğinin en önemli parçasıdır. Canlandırma, canlananı izleme, üzerine konuşma değerlendirme tartışma , öğrenilen bilginin ekstra bir çaba harcamadan zihne girmesini sağlar ve unutulmasını engeller. Yaratıcı dramanın genlerinde oyun oynamak ve mış gibi yapmak vardır. Oyun; insanoğlunun bugüne kadar gelmiş en temel öğrenme ve öğretme aracıdır. Yaratıcı drama, oyunu amaca uygun olarak yapılandırarak eğitimin planlı bir parçası haline getirir. Bu oyunlar aynı zamanda gruptaki bireylerin dışardaki kimliğinden sıyrılmasını sağlayarak doğaçlamalar ve canlandırmalar için bireyin daha dışa dönük bir yapıya bürünmesine de hizmet eder.. Çağdaş Drama Derneğinin katkılarıyla ülkemizde hala çok yetersiz olmasına rağmen özellikle okul öncesi ve ilköğretim kurumlarında yaratıcı drama eğitimleri bir süredir yapılmaktadır. Ama özellikle iş dünyası hala yaratıcı drama yöntemini tam anlamıyla keşfedememiştir.
Şirketler ağırlıklı olarak, gerek beyaz yakalara gerekse mavi yakalara aldırdıkları eğitimlerde klasik power point sunumunu dinlettikleri eğitimleri kullanmaktadır. Bu tarz eğitimlerin kalıcılığı çok düşük olduğu gibi, başarısı da eğitimi veren uzmanın podyum becerisiyle doğru orantılıdır. Her zaman podyum becerisi yüksek uzmanlarla da karşılaşmak yüksek olasılık değildir.
Bu eğitimlere beyaz yakanın yaklaşımı;
- Bilmediğimiz ne öğretecekler ki
- Yetiştirmem gereken onca şeyin arasına bir de bu eğitim girdi
- Neyse en azından bugün müdürü çekmek zorunda kalmayacağım, gibi düşüncelerin ötesine geçmezken
Mavi yakada da durum benzerlik taşır;
- Arkalara otursam da kestirsem biraz
- Yine bir sürü kafa ütüleyecekler
- Bin kere dinledik aynı şeyi bir daha anlatacaklar
Benzeri düşünceler katılımcıların kafasında dolaşır durur. İşin kötüsü çoğu düşüncede de haklılar.Çünkü 1800 lerin sonunda etkinliği tartışılmaya başlanan klasik eğitim modelinin öğrenme sürecini olumsuz etkileyen bir çok defosu var. Yaratıcı Drama yöntemi ise bu defoların neredeyse tamamını avantaja çevirir.
-Klasik eğitim modeli ezbere dayalıdır, bir anlatıcı çıkar ve dili döndüğünce bilgisini karşıdakine anlatır, sunumda gösterir ve karşısındakinin öğrenmesini (ezberlemesini bekler)
Yaratıcı drama yönteminde ise lider ya da eğitmen sadece yönlendirme yapar. Kişi, birlikte eğitim aldığı grupla bir etkileşim içine girer ve burada alması gereken bilgiyi yaşarak deneyerek öğrenir.
-Klasik eğitim modelinde eğitim mecburen kuramsal olarak verilir ve yaşamdan kopuktur, öğretilecek olan bilgi parçalara bölünerek verilir bu da öğrenenin bütünü görmesini engeller ve öğrenen ezberlediği bilgiyi gerçek yaşama transfer etmekte çok güçlük çeker. Bu olgu çözüm üretme ve sorumluluk üstlenme gibi davranışlara engel olur.
Yaratıcı drama yönteminde ise, sorunlar katılımcıların yaşantılarından yararlanılarak ortaya konur ve yine katılımcıların kendi deneyimleriyle çözülmeye çalışılır. Lider katılımcıların tüm yaşantıların içinde kalmasını sağlar. Canlandırmalar sayesinde katılımcı yeni deneyimler elde eder , canlandırdığı rollerle kendine ufuklar açar, bilgiye ulaşmak için çaba harcar, merak oluşur.
Yaratıcı drama yönteminde oyun çok önemli bir yere sahiptir. Oyunun temelinde yer alan yarışma, katılımcılara keyifli bir gerilim yaşatır. Katılımcı hiçbir şekilde sınırlanmamasının verdiği özgürlükle kendi düşüncelerini rahatça ifade etmeye başlar,oyun tek başına zaten bir eğlence unsurudur. Canlandırmalar farklı bakış açılarını ortaya çıkaracağı için problemlerin çözümünde de farklı farklı yaklaşımlar kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Dolayısıyla yaratıcı dramanın yöntem olarak kullanıldığı kurumsal eğitimlerde çalışanların sıkılması, uyuması, sadece dinleyen pozisyonunda kalıp kendisine empoze edileni almaya çalışması söz konusu değildir. Aksine eğitimlere istekle katılan, problemlerin çözümünde çözümün bir parçası olan, sadece verilen eğitimdeki amaçlananları almayıp, aynı zamanda duygu ve düşüncelerini rahatça ifade eden çalışan profilleri oluşmaya başlar bu sayede.
Kısacası klasik eğitim modeli ile verilen kurumsal eğitimler ancak “dostlar alışverişte görsün” eğitimleri olabilir,yaratıcı drama yöntemi ile verilen eğitimler ise gerçek anlamda tutum ve davranış değiştirmeye yönelik eğitimlerdir.
Ertan EKMEKÇİ